İçeriğe geç

Korunmuş Lezzetler Projesi

"Temiz gıda, temiz gelecek" idealini temel alarak küresel geleceğimizi doğru şekillendirebileceğimize inanan, kapsamlı bir "iyi yaşam" hareketidir.

Devamı

GDO Politikamız

Kısa adıyla GMO ya da GDO (Genetically Modified Organisms-Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar), genetik müdahale yöntemleriyle genetik yapısına bitki, bakteri, virüs vb. herhangi bir başka canlıdan alınan gen veya genlerin aktarılmasıyla elde edilen yeni organizmalardır.

2n14.com olarak yolculuğumuzun çıkış noktasında; Genetiği Değiştirilmiş Organizmalardan arındırılmış, endüstriyel üretim yöntemleriden uzak, kimyasal ve E-kodlardan uzak besinleri araştırmak, üretimlerini teşvik etmek, üreticileri desteklemek, üretmek ve destekçilerimizle paylaşmayı hedefledik.

Bu amaç doğrultusunda belirlediğimiz ilkelerimizin ilk sırasında, toplumu GDO konusunda uyarmak ve bilinçlendirmek yer almakta. GDO hakkında farklı açılardan tespitlerin bulunduğu 7 madde, 2n14.com’un temelini oluşturan ‘’GDO’’ nun bilinen ve bilinmeyen zarararlarından bahsetmekte ve oluşumumuzu neden bu şekilde inşaa ettiğimiz konusunda soruları cevaplamaktadır.

Jorunmuş Lezzetler Projesi

1. Biyogüvenlik Açısından GDO

Aktarılan gen kaynağından, genin aktarıldığı organizmaya istenen özelliklerin yanında istenmeyen özelliklerin de taşınması mümkündür. Kaldı ki transfer edilen genin sadece aktarıldığı organizmadaki bazı etkileri şimdiden görülebilir. Oysa transgenik ürünleri tüketen insan ve hayvan bünyesindeki etkiler oldukça komplekstir ve zaman içinde birikerek ve değişerek ortaya çıkacaktır. Ayrıca GDO’lar biyolojik olarak yayılabilir özelliktedir. Yani bitkilere tozlaşma döneminde böcek, rüzgar vb. etkenlerle taşınan polenler, GDO kaynaklı ise, yapısına girdiği normal özellikteki bitkinin de genetiğini değiştirmektedir. Bu kontrolsüz bir aktarım olduğu için de sonuçlarının ne olacağı kestirilemez.


2. Biyoçeşitlilik Açısından GDO

Bitkilere aktarılan gen ya da genler için herhangi bir kaynak kısıtlaması yoktur. Evrimsel olarak farklı noktalardaki canlılardan birinden diğerine aktarılan gen ya da genlerin, aktarıldığı organizmada çalışabilmesi için o organizmanın yapısal değişikliğe uğraması gerekmektedir. Bu değişikliğin zaman içinde mevcut türlerde meydana getirebileceği etki ya da etkiler bilinmemektedir. Ayrıca GDO, ürünlerin tarımının yaygınlaşmasına bağlı olarak, tozlaşma vb. doğal ve kontrolsüz etkilerle, bir bitkiden diğerine aktarılan genlerin, bulunduğu bitkinin özeliklerini değiştirmesiyle birlikte mevcut türlerin de azalması ve hatta tek tipleşmesi mümkündür.


3. Demokrasi Açısından GDO

GDO, hükümetleri ve bunların temsil ettikleri milletleri kendileri için neyin güvenli olduğu kararını vermekten yoksun bırakmaktadır. Ayrıca tüketiciler mevcut etiketleme politikaları yüzünden ne tükettiklerini bilme hakkından mahrum bırakılmakta ve riskleri tam olarak belirlenmemiş bu organizmaların bünyelerinde yaratması olası tüm rahatsızlıklara bilinçdışı bir şekilde maruz kalmaktadırlar.


4. Sosyo-Ekonomik Açıdan GDO

Üretilen bitki tohumları patentlenmektedir. Dünya genelinde biyoteknoloji devleri, GDO ürün piyasasını ellerinde tutmaktadırlar. Pastanın en büyük dilimi ise (yaklaşık %90) tek bir firmaya aittir. Bu şirketler yalnızca tohumları patentlemekle kalmayıp, zirai mücadele ilacı üreten firmaları da satın almakta ve bu alanı da tekelleştirmektedirler. Ayrıca oluşturdukları lobilerle hükümetler ve birebir çiftçilerle de anlaşmalar yaparak yalnızca daha fazla kar amacı güden taleplerinin karşılanmasını sağlamakta ve kendilerine bağımlı hale getirmektedirler.


5. İnsan Sağlığı Açısından GDO

GDO’nun; alerjik, patolojik, toksikolojik ve kanserojenik etkileri araştırmalarla kanıtlanmıştır. GDO’lardaki genetik değişiklik, bitkinin kurak şartlara daha iyi uyum göstermesini sağlamak, bitkiyi böcek benzeri zararlılardan korumak, çeşitli nedenlerden ötürü oluşan bitki hastalıklarına ve antibiyotiğe karşı bitkiye dayanıklılık kazandırmak, o bitkiden üretilecek gıdanın raf ömrünü uzatmak vb. amaçlarla yapılmaktadır. Tüm bu farklı amaçtaki etkilere sahip genlerin insan organizmasında meydana getirebileceği sayısız zararlı etkiler ve bunların komplikasyonlarının boyutları net olarak bilinmemektedir. Örneğin antibiyotiğe dirençli gene sahip gıda ile beslenmiş bir hastanın antibiyotik tedavisine cevap veremeyeceği kanıtlanmış zararlardan sadece biridir.


6. Hayvan Sağlığı Açısından GDO

GDO’ların zehrinden ölen böcekleri yiyen diğer hayvanlar da genetiği değiştirilmiş bu organizmalardan etkilenebilirler. Ayrıca polenlerin taşınmasına yardım eden canlılar bu olay sırasında bahsi geçen organizmaların “zararlı” etkilerinden nasiplerini alırlar. Bununla birlikte GDO’lu bitkiler hayvan yemi olarak kullanılmak üzere de yetiştirildiğinden hayvanlar da doğrudan tüm risklere açıktır. Unutulmamalıdır ki tabiat barındırdığı tüm canlı çeşitleriyle bir bütün olduğundan, bir türün risk altında olması diğer türlerin de risk altında olması anlamına gelir.


7. Çevre Sağlığı Açısından GDO

Kimyasallara olan bağımlılık giderek artmaktadır. ABD, Arjantin ve Kanada gibi biyoteknoloji devleri her ne kadar “GDOlar için daha az kimyasal kullanmak yeterli olacaktır” söylemiyle yola çıktılarsa da, ürettikleri GDO tohumlarını patentledikleri gibi bu organizmaların yetiştirilmesi sırasında kullanılacak kimyasalları üreten şirketleri de satın alarak çiftçiye “bu ilaçları kullanırsanız ürününüz asla zarar görmeyecektir” garantisini vermişlerdir. Yapılan araştırmalar, bu politikanın, GDO yetiştiren çiftçilerin ürüne zarar vermediği gerekçesiyle normal olarak kullandıklarından çok daha fazla miktarda kimyasal kullanmalarına neden olduğunu göstermiştir. Bundan başka, bitkinin hasadıyla birlikte toprağa karışan gen ve gen artıkları topraktaki mikroorganizma yapısını ve toprağın kimyasını bozmaktadır. Ayrıca GDO’ların savunma amaçlı ürettikleri toksinlere böcek ve diğer zararlıların ya da bulaşabileceği başka bir canlının direnç geliştirme ihtimali de unutulmamalıdır. Daha güçlü ilaç ya da daha fazla kimyasal ise daha fazla çevre kirliliği demektir.


 

Sonuç olarak sorulması gereken temel soru, dünyanın bu ürünlere ihtiyacı olup olmadığıdır. GDO ilk olarak kaliteli ve ucuz gıda üretimi, dünyadaki açlığın önlenmesi, çevre kirliliğinin azaltılması ve gıdaları genetik olarak vitaminlerle takviye ederek beslenme yetersizliklerine çözüm bulmak vb gibi güzel söylemlerle ortaya çıkmıştır. Şu anki duruma bakılırsa GDO için vaat edilen hiçbir sav gerçekleşmemiştir. Dünyadaki aç nufus açısından bakıldığında ise, en büyük GDO üreticileri olan ABD, Arjantin ve Kanada’nın açlarının sayısında bir azalma olmadığı istatistiklerde gayet açıktır.

GDO, orta ve uzun vadede, kitleleri bedensel ve ruhsal olarak çöküntüye uğratabilecek, her an her yerde ve sayısız şekillerde hissettirmeden kullanılabilen, çok etkili bir silahtır.

2n14.com olarak GDO konusunda gösterdiğimiz hassasiyet ve bilinçlendirme çalışmaları, paydaşlarımız ve çözüm ortaklarımızın katkılarıyla 2014 yılından beri sürmekte olup, her geçen sene yarattığımız etkiyle, daha geniş kitlelere ulaşmaya devam edecektir.